Açıklama
Kur’an’ın ilk ayetleri “Oku!” ifadesi ile başlamaktadır. İnsanlığın en karanlık çağında en çok ihtiyaç duyduğu şeyi, Yüce Allah Kur’an’ın ilk ayetinin ilk kelimesinde bizlere gösteriyor. Okumak…Kalemle yazılanı ve yazılamayanı okumak… Bütün bu okuma eyleminin muhtevası içinde en kolay olanı; seslerin harflere dönüştüğü, manaların sembolleştiği dili oluşturmak, onu çözmek, yazmak ve yazılanı anlamak olsa gerektir. Peki ya yazılamayan, sembollere, harflere, şekillere dönüştürülemeyen derin anlam yüklü tabiatı, duyguları, yaşamları ve diğer canlıları nasıl okumalıyız? Bu okumalar sonucunda ne hissetmeliyiz? Belki de modern insanın her geçen gün kendi kabuğuna çekilerek yalnızlaşmasının, bencilleşmesinin altında empatiden uzak, menfaate dönük okuma anlayışı yatmaktadır. Bu bağlamda okuma fiili kadar neyin okunacağı, nasıl okunacağı büyük önem arz etmektedir. Ne yazık ki bilginin hikmete dönüşemediği seküler dünya, Hz. Muhammed (SAV)’e, Nur Dağı’nın Hira Mağarası’nda nazil olan “Oku!“ emrinin indiği cahiliye dönemini yaşamaya devam etmektedir.
Bütün okumalarımızın Oku! emrindeki hikmeti çözmeye, idrak etmeye, yaşamaya dair olması dileği ile…