İki dünya arasında kalan biri… Önce kul mu, önce insan mı? Soran, sorgulayan, düşünen, çabalayan, karınca adımlarıyla yol alan, hakiki sevdasına koşmak isterken dünya peşinde koşturan ve zayıf düşen bir kadın. Yola çıkmak için kervan beklerken yolun kendisinden aktığını gören, hevasıyla devası arasında sıkışıp kalan bir yorgun…

Herkes gibi bu aciz kul, aynı zamanda pazar yerinde gözleri perdeleyen çarşafların aralığından semaya da göz atacaktı. O hiçbir zaman tastamam olamayacağını biliyordu. Kusursuzluk Hakk’a mahsustu çünkü. En büyük dileği, uğruna dünyayı terk etmeye hazır olduğu Rabbinin yolunda manevi bir destekti. Belki de onun destek sandığı yine dünyanın ta kendisiydi ama biliyordu ki Rabbi onun ümitlerini boşa çıkarmazdı. Niyet hayır, akıbet hayır…

Okuyucuları iki farklı alemden, küçük bir deneyime sürükleyecek, dünyevi istekleriyle ahiri hayatına yönelmeye çalışan bir kadının, mizahi bir üslupla anlatılmış trajikomik hikayesi…