Bu yazımda Leman Adıyaman’ın kaleminden çıkmış, ilk basımı Mart 2020’de Kutlu Yayınevi’nde gerçekleşmiş olan Bay Günce adlı kitaptan bahsedeceğim.
Leman Adıyaman, Petunya Misali isimli ilk kitabından sonra Bay Günce adlı bu romanına imza atmıştır. Röportajında Bay Günce’nin kendi hayatından ve şahit olduğu hayatlardan izler taşıdığını belirtmektedir.
Kitapla ilgili yorumuma ilk olarak ismi ve kapağından bahsederek başlamak istiyorum. Kitabın kapağındaki kadın figüranı ana karakterimiz olan Miray’ı temsilen doğru bir seçim olmuş. Kullanılan renk tonları da romanın içeriğiyle örtüşmekte. Bay Günce ismi de kitabı anlatacak en uygun tercihlerden biri diyebiliriz. Hem akılda kalıcı hem de kitabın anahtar kelimesi denebilir.
Bay Günce’nin başrolü olan Miray, 30 yaşında, anne ve babasını kaybetmiş, geçmişinde travmatik bir olay yaşayan ve hayatının şimdiki zaman diliminde geçmişi yaşayan bir kadın. Bir edebiyatçı, kitapsever, iç sesiyle savaşan bir kadın. Vefat eden babasından ona kalan kitapçıda çalışmakta. Bir gün, kendisinin bile asıldığını hatırlamadığı iş ilanı kitapçıya yeni birinin gelmesine vesile olur. Nazlı ismindeki bu kişi, çok sevecen, neşeli ve dostanedir. Miray’a kardeş yakınlığı hissettiren bu kız öte yandan bazı merak uyandırıcı davranışlara sahiptir. Kimdir, nasıl bir hayatı vardır soruları Miray’ın aklında sürekli dolanıp durur. Uzun zaman sonra birinin hayatını merak ettiğini hisseder. Nazlı’nın hasta bacağı ve Miray’ı daha önceden tanıyormuş gibi davranması kitabın büyük bir kısmında soru işaretlerine neden olur.
Bay Günce’deki en güzel şey karakterin gerçek biriymiş gibi okucuya aksettirilmesi oldu. Sanki gerçekten bir yerlerde Miray diye biri var ve ben de günlüğünü okuyormuşum gibi hissettim. Okuduğu kitapların, izlediği filmlerin çoğunu benim de okuyup izlemiş olmamın yarattığı tesadüf karakterle sıcak bir bağ kurmamın nedenlerinden biriydi. Öte yandan sürekli iç sesiyle münakaşa halinde olması da kendime yakın bulmamı sağladı. Şunu da diyebilirim ki, Miray çoğumuzun kendi yansımasını görebileceği bir karakter. Üstünkörü yazılmamış, özenle biçim almış yazarın kaleminde.
Kitabın içinden, altını çizdiğim iki etkileyici kesiti sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Dökülen bir damla gözyaşı her şeye hükmediyor, hüküm giyen duygular yalnızca betimlemelerde hayat buluyor. Gariplik bu ya; İnsanın kendi duyguları bile başkalarının cümlelerinde hayat buluyor. Farklı isimleri nüfuslarına alarak, aslında insan yine kendisini anlatıyor.”
“İnsan hep böyle olurdu. Hiç umulmadık bir başkası elinden tuttuğu an kendisini daha çok çaresiz hissederdi.”
Bay Günce’deki sevdiğim bir yan da kendine özgü olması oldu. Bunu en iyi açıklayabileceğim alıntı şu olabilir:
“Bir kadının bir erkeğe çiçek alması toplumumuzca yargılanabilir ama oldukça doğal bir davranıştı. İçinden gelerek ve anlamını bilerek verilen şey komik olmamalıydı.”
Yazarın hem edebi hem de içten anlatımı hiç sıkılmaksızın, büyük bir zevkle okumanıza olanak sağlıyor. 229 sayfadan oluşan kitabı sayfalarını hızla çevirerek bir gün içinde bitirdim. Buna olanak sağlayan bir diğer etken de olayların seyriydi. Merak duygusu hep tetikteydi. Kitabın sonunda da tüm bu soru işaretleri kafamızdan silindi.
Velhasıl-ı kelam, sürükleyici bir kitap okumak isteyen herkese Bay Günce’yi öneriyor ve yazarı severek okuduğum bu kitabı için kutluyorum. Dilerim yazı hayatı son nefesine dek sürer.
Esen kalın.
Aleyna Uluç
Kategori : Bétik değerlendirme - Etiketler :aleyna uluç, Bay Günce, Betik okumaları, Kitap eleştirisi, Kitap yorumu, kutlu yayınevi, Leman Adıyaman, roman - Tarih : 01 Nisan 2021