6. MERSİN CNR KİTAP FUARI ANILARIMIZ
Gökbey Uluç
Géñel Yayın Yönetmeni
Sefaköy, 16 Ocak 2022
Bir yarışıñ soñucunda alınan ödülden çok, yarış sürecindeki güçlükler usta kalır. Vérilen mücadele, alınan ödülden daha değerlidir. Bu yüzden bizler de yaşadığımız süreciñ değeriniñ bilincinde olarak yaşadıklarımızı kaleme almayı çok séviyoruz. Soñuçta yola çıkanıñ öyküsü olur, démişler. İşte bu da bizim öykümüz:
Büyük salgınıñ étkileri 2021’de de olduğu gibi sürdü. Bu yüzden étkinlikler yapılmıyor, takvimde sırası gelenler erteleniyordu. Şubat, mart aylarında aralıksız katıldığımız İstanbul’da bétik sergisi (kitap fuarı) düzenlenmediği için bir boşluk duygusu oluşmuştu. Arada bir çevrim içi düzenlenen sergi étkinlikleri ise bize gérçeğiniñ tadını vérmiyordu. Böyle böyle baharı, yazı géride bırakmışken güzde yüzlerimiz gülmeye başladı. Art arda birçok belediyeniñ yérel étkinlikler düzenlemeye başladığı çavı (haberi) ulaşınca sévindik. Bu étkinlikler arasında bétik sergilerini de görünce mutlu olduk. Derken CNR Expo’dan Mersin’de düzenlenmesi tasarlanan bétik sergisiniñ bilgilendirme yazısı bilgisayar ekranımızda göründü.
İstanbul’dan Mersin’e gitmek, konaklamak, yémek içmek gibi göz ardı édilen masraflarıñ yanında sergi alañı ve sergel (stand) kurulumu için harcanacak maliyetler göz önüne alındı. Salgından dolayı katılımıñ düşük olacağını da düşününce masrafları karşılayıp karşılamayacağını hesaplamak güçleşti. Bunu bélirtmek istedim, çünkü yayıncılarıñ sergi alañlarına hiçbir bedel ödemeden katıldığı düşüncesi var ne yazık ki! Yémek içmeğimize değin tüm giderleriñ bir biçimde birilerince karşılandığı ve sergide satılan tüm bétiklerden gelen akçayı (parayı) da kazanç olarak kesemize koyduğumuzuñ yanlış olduğunu bélirtmek için vurgulamak istedim. Yine de ne olursa olsun katılma düşüncesi bizde daha ağır bastı. 2020 de içinde olmakla tüm sergilerde boy göstermişken 2021’i boş géçmek istemiyorduk. Öte yandan salgınıñ ayırdığı okur yazar buluşmalarına vérilen aranıñ artık bitmesini de istiyorduk. Eñ çok da yéñi deneyimler elde étmek için Mersin’e gitmek istiyorduk. Kapantıdan dolayı kısılıp kaldığımız İstanbul’da añlatacak öykümüz azalmıştı. Öyle ya! Yola çıkanıñ öyküsü olur, démişler. Biz de gözümüzü karartıp Mersin’e gitme yargısına vardık. Ne démiş atalarımız? Kervan yolda dizilir.
CNR şirketi ile gérekli yazışmaları yapıp yétkilileri ile sözleşmemizi imzaladık. Resmi işlemler tamamlanınca tüm yazarlarımıza Mersin’deki sergiye katılacağımızı, imza günü düzenlemek isteyenleriñ başvuruda bulunmalarını yazan SMS, ulatı gibi bilgilendirme yazılarını ilettik. Türlü kanallarımız aracılığıyla tanıtım çalışmalarına başladık. Bu süre içinde daha yola çıkmamışken üç ayrı yazarımızıñ farklı zaman dilimlerinde birkaç kéz arayarak Mersin’deki konaklamada bize yardımcı olmak isteklerini bildirmeleri bizi çok şaşırttı. Yüz yüze görüşmediğimiz kişileriñ bizlere evleriniñ kapısını açacak denli güvenmelerinden dolayı kıvanç duyduk. Bu bağlamda Veli Metin Türkoğlu, Serpil Dinç, Yasemin Ak ve İnanç Sönmez’e eñ içten dileklerimizi bir kéz daha sunarız, var olsunlar!
Başvurular soña erdiğinde katılımı kesinleşen 19 yazarımız oldu. Benim ve Cafer’iñ de yazarlığı bulunduğundan 2 yazar eksik sayılıp 17 yazar ile Mersin’de boy gösterdiğimiz not düşülebilir. Soñuçta biz salt yazar olarak déğil, yayıncı kimliğiyle de oradaydık. Böylece afiş çalışmaları, katılım takvimi, étkinlik çizelgesi gibi tüm işlemleri adım adım yérine getirip yola çıkacağımız güne vardık. Géceden çantalarımızı hazır édip yolluklarımızı ayırdık. Götürülecek araç géreçleri araca koyduk, düzdük, ufacık boşluk kalmayacak biçimde dizdik. Artık yola koyulmaya iminler (saatler) vardı.
Yaşayanlar bilir, uzakta olanlar da bir biçimde işitmiştir. İstanbul’uñ trafik yoğunluğu çok kötüdür. Hele bir de köprü trafiği vardır ki düşman başına! Bu yüzden biz de 19 Kasım sabahı 05.00’te uyanıp éşim Burcu’nuñ hazırladığı yolluklara güvenerek kahvaltı bile étmeden yola koyulduk. Anadolu yakasını géçip Kocaéli’ni de géride bıraktığımızda gün ağarmıştı. Bana göre yoluñ büyük bir kısmı bitmişti bile! Ancak öykü de bundan soñra başlıyor. Sapanca gölünüñ oralardaki bir dönüşü kaçırdık. Dérken Düzce yolunda ilerledik. Buradan da yine farklı bir yola girdik ve Mudurnu yoluna saptık. Tek araçlık dağ yolundaki yokuşu tırmandıkça artan sis yüzünden görüş uzaklığı azaldı. Dolayısıyla hızımız da düştü. Yoluñ kayganlaşması da gérilmek için sayılabilecek étkenlerdendi. Aşırı dönemeçli olan yoluñ inişiniñ de beñzer olması yolumuzu uzattı böylece. Dérken Ankara il sınırına vardık.
Nallıhan üzerinden girdiğimiz başkente Beypazarı üstünden géçecektik. Daha öñce Beypazarlı yazarlarımıza konuk olan Cafer, çatkapı uğrayıp şaşırtı (sürpriz) yapmanıñ güzel olacağını dile getirdi. Ancak çok érken olduğundan iletişim sağlanmadı. Yoksa İsmail Yanık, Ayşe Buluç ve Zerrin Dönmez ile edebiyat üzerine konuşup birer çaylarını içecektik.
İlk kéz gördüğümüz Tuz gölünüñ kıyısından ilerleyip Aksaray’a girdik. Tesisler pahalı olur, esnaf lokantasına gidelim, diyerek bir lokantanıñ öñünde durduk. Üç liralık bir ürüne beş lira vérmeyi kendi adıma yazayım, sévmiyorum. Bir ürünüñ değeri neyse onu véririm ancak değeriniñ üstündeki tutarları görünce yanaşmak istemem. Bu yüzden küçük bir işletmeniñ öñünde durduk. Birer mercimek çorbası içip hesabı ödemeye géçtik. 30 TL isteyen kasiyere bir çorbanıñ kaç TL olduğunu yéñiden sordum. 15 TL olarak yanıt vérdi. İstanbul’da 5 TL’ye içtiğimiz mercimek çorbasınıñ Aksaray’daki bir esnaf lokantasında 15 TL gibi net 3 katı olması şaşırttı doğrusu.
Niğde, Adana dérken soñunda Mersin’i gösteren bir tabela gördük. Bir süre soñra da “Mersin İl Sınırı” tabelası gözümüze ilişti. Araçla géri géri gelip yanında fotoğraf, video çekindik. Uzun bir yolculuk soñunda varmıştık. Navigasyonda yola çıkmadan öñce 9,5 imin (saat) olarak görünen bu yolu 14,5 iminde tamamlamış olduğumuzu da notlarımız arasına yazdık. Daha öñcesinde İstanbul – Manisa arasındaki 9 iminlik sürüşümden soñra kendi adıma yéñi bir rekor oldu. Yine de ilk işimiz aracı doğrudan sergi alañına götürmek oldu. Yanımızda getirdiğimiz eşyaları, bétikleri, tanıtım géreçleri indirdik. Sergelimizi (standımızı) kurmaya koyulduk. İşiñ büyük çoğunluğunu bitirdiğimizde otele géçmek istedik. Ufak tefek düzeltmeleri de erteye bıraktık.
Buraya dek yazdıklarım yola çıkan herkesiñ deneyimleyebileceği türdendi. Kendi adımıza daha özgün olan deneyimlerimizi ve Mersin’de yaşadığımız yéñilikleri de añlatmak isterim. İlk başta da Mersinlileriñ konukséverliğine değineceğim. Yazınıñ başında bélirttiğim gibi daha biz Mersin’e gelmeden çağrılar almıştık. Mersin’e geldiğimizde de sözlerinde içten olduklarını gördük. Mersinli yazarlarımızdan Serpil Dinç, annesi ile birlikte serginiñ ilk gününden sergele uğrayıp yanımızda olduklarını gösterdiler. Kendi el emekleri keklerini, çöreklerini, sarmalarını eksik étmediler. Pazar akşamı ise bizi bir restoranda ağırladılar. Yine Veli Metin Türkoğlu’nuñ neredeyse her gün uğrayıp eksiğimiz var mı diye sorması, gelirken de eli boş gelmemesi ilgimizi çeken bir başka durumdu. Metin Bey’iñ akşam yémeği çağrısına yazarlarımızdan Yéşil Bozlak da éşlik étti. Gittiğimiz yérde bizi bekleyen başka konuklarla birlikte tantuni deneyimimiz oldu. İstanbul’da yédiğimiz tantunilerden dolayı pek yiyesim yoktu. Tatlarını hiç beğenmemiştim. Tantuniniñ memleketine gelip de buradan yémeden dönmemek için olur vérdim. Meğersem asıl tantuni buymuş! Tadı damağımızda kaldı doğrusu. Mersin’iñ yérel tatlarından konu açılmışken İnanç Sönmez ile gittiğimiz çorbacıdan da söz étmek isterim. Çorbacıya gitmeyi biz istedik, yoksa kendisi başka yérleriñ sözünü étmişti. Yéñiliklere kendimi açtığım için kellepaça, söğüş, dil gibi tatları deneyimledim. Cafer de géri kalmadı. İnanç Bey, kirpi yiyenleriñ olduğunu da söyleyince pek şaşırdık. Bu sırada üstümüzdeki yayıneviniñ adı yazan yéleklerden sanırız, bizim gazeteci olduğumuzu sanan bir amca ve ehlikeyf bir genç arkadaş, başka masalardan bizim konuştuklarımıza kulak sahibi (misafiri démek yétmez) olup aytışımıza da ortak oldular. İlginç bir konuşma yaşandı, eğlenceliydi de! Yémekle ilgili soñ olarak el yapımı pizzadan da söz étmek isterim. Bizleri evinde ağırlayan Yasemin Ak’ıñ kendi eliyle açtığı pizzasınıñ birçok ünlü markadan çok çok iyi olduğunu yazabilirim. Éşi Ömer Bey ile Cafer’iñ derin konulardaki aytışları (sohbetleri) ise yémeğiñ üzerine gelen tatlı gibiydi.
Eñ ilginç olaylardan biri de yazarlarımızdan Hasan Yurduşen’iñ arkadaşını 35 yıllık aradan soñra yéñiden burada görmüş olmasıydı. Arkadaşı, Hasan Bey’iñ imza günü olduğunu işitince haber étmeden gelmiş. Bu uzun yıllar soñra sergide buluşma rekoru 13 yıl olarak bana aitti ancak 2018 yılında İstanbul’daki sergide yazarımız Müveddet Konuşkan Bayraktar, öñce 17 soñra da 22 yıllık yéñi sayıyla öñe géçmiş ve bugüne değin de rekoru kendisinde tutmuştu. Artık bundan böyle 35 yıllık buluşmayı hangi yazarımız géçer, bilemiyoruz. Tañrı herkese, uzun yıllar soñra buluşsalar da daha dün birliktelermiş gibi aytışıp gülüşecek arkadaşlar vérsin.
Mersin dışından gelen birçok yazarımızıñ yéñi okurlarla tanışması, bétiklerini imzalı olarak vérmesine tanık olmak çok güzeldi. Éş dost bir biçimde hatır göñül ilişkisi içinde imzalı bétik alabilir ancak sizi hiç görmemiş, tanışıklığınızıñ olmadığı kişileriñ bétiğinizi inceledikten soñra alması, imza attırması çok değerlidir. Yazarıñ göreceği eñ yüksek değerlerdendir, sanırız.
Sayılı gün çabuk biter, démişler. Öyle de oldu. Birçok iş bağlantısı kurduğumuz, göñüllere köprü attığımız bir étkinlik daha bitti. Yüz yüze görüşmeden uzaktan yazışıp araşarak bétiğini yayımladığımız birçok yazarımızla tanışma olanağı yakaladık. Sergi alañında tüm yazarlarımıza ev sahibi oldukları hissini yaşatmak için elimizden geleni yaptık. Sağ olsunlar, her biri de bize kardeşleriymişiz gibi ilgi gösterdiler, armağanlar sundular.
Dönüş yolunda bu kéz de yoğun sağanak yağışına denk gelince yolumuz 17,5 imin sürdü. Yol uzun olunca hem yaşadıklarımızı değerlendirdik hem de ileriye dönük yapabileceklerimizi gözden géçirdik. Yazarlık Kampı düşüncesi de böylece ortaya çıkmış oldu. Ayrıntılarına değin yolda kurguladığımız bu düşüncemizi yayınevimiziñ yargı bétleğine (karar defterine) de işledik. Öñümüzdeki yıllarda bu tasarılarımızı gérçekleştirmeyi umuyoruz.
Türkiye içinde Marmara bölgesi dışındaki ilk sergi deneyimizi alnımızıñ akıyla bitirmiş olmaktan dolayı kıvanç içinde olduğumuzu bildirerek yazımıñ soñuna geliyorum. İyi ki Mersin’e gitmişiz. İlk kéz geldiğimiz bu ille ilgili güzel anılar biriktirdik. Mersinli tüm okurlarımıza esenliklerimizi dileriz.
Kategori : Fuar, Genel - Etiketler :mersin kitap fuarı - Tarih : 16 Ocak 2022